Matrix Serisi – Her insan evladı izlemeli

Matrix, ilk çıktığı 1999 yılı için devrim niteliğinde bir bilim kurgu filmiydi. Film o kadar çok beğenildi ki, ardından 2 film daha çekildi ve onlar da güzeldi. Tabii ki her seri filmlerinde olan bu filmde de geçerli yani seri filmleri hiç bir zaman gişede ilk film kadar iş yapmaz. Bu yazıda Matrix serisini elimden geldiğince tanıtmaya ve anlatmaya çalışacağım. Umarım başarılı bir çalışma olur. Yazdığım diğer film yazılarını blogumdan okuyabilirsiniz.

Bir önceki yazım: Tekila Gündoğumu Kokteyli

Matrix Serisi

Matrix’in en güzel yanı, bir hikayenin başlayıp bitmesidir. Pek çok filmde olduğu gibi sonu ucu açık bırakılmaz. Her bir film, bir öncekinin üzerine inşa edildiği halde, filmler tek başına da keyiflidir

Keşke bu filmi daha önce seyretmeseydim ve ilk kez seyrediyor olsaydım. Daha önce hiç seyretmemiş olanları şanslı görüyorum. Belirtmeden geçemeyeceğim diğer nokta ise Matrix‘teki dövüş sahnelerinin şu andaki aksiyon sinemalarına ilham veren ilk görüntülerden olması. Başta da söylediğim gibi, Matrix’in ilk filmi pek çok açıdan ilklerin filmiydi ve sinemada devrimsel özellikler taşıyordu. Yazımda Matrix felsefesine de değineceğim

Serinin İlk Filmi: The Matrix 1999

İlk filmde, bir bilgisayar korsanı aniden bilgisayarına düşen bir mesajla kendini başka bir gerçekliğin kapısında buluyor. Önceleri olayları tam kavrayamıyor ve bocalıyor. Başlangıçta, serinin en güçlü karakterlerinden olan Trinity ile karşılaşması, belki o kadar karizmatik bir kadını ilk kez tanıyor olmasının da etkisiyle kendisini olayların akışına bırakıyor. Peki nedir bu olaylar?

Thomas A. Anderson (başrol oyuncusu Keanu Reeves), iki hayat yaşayan bir adam. Gün içinde sıradan bir bilgisayar programcısı ama geceleri Neo olarak bilinen bir hacker.

Bunlar da İMDB‘deki film özetinden:

Neo, her zaman kendi gerçekliğini sorguladı, ama gerçek onun hayal gücünün çok ötesinde. Neo, kendisini hükümet tarafından terörist ilan eden efsanevi bir bilgisayar korsanı olan Morpheus ile temas kurduğu sırada polis tarafından kovalanırken buldu. Morpheus, insanın vücut ısısı ve elektrokimyasal enerjisinden uzak kalan ve zihinlerini Matrix olarak bilinen yapay bir gerçeklik içinde hapseden makinelerden oluşan bir ırkla yakalanan, insanlığın çoğunun yakalandığı, yozlaşmış bir çorak toprak olan Neo’yu uyandırdı. Makinelere karşı bir isyancı olarak, Neo Matrix’e dönmeli ve ajanlarla yüzleşmelidir.

Daha fazla detay verip filmi önyargılı izlemenizi istemiyorum. Herkes kendi dağarcığındaki gerçeklik kadar filmi anlayacaktır. Buna müdahale etmek istemiyorum. Tek söyleyebileceğim her sahnenin arkasında muhakkak ikinci veya üçüncül anlamlar olabileceği. Sıkı matrix hayranları ne dediğimi anladı.

Bana göre Matrix felsefesi:

Matrix sıradan bir film değil. Yaşadığımız dünyanın gerçekten gerçek mi olduğunu sorgulatan bir film. Pekala bilgisayar programları ile bir sanal gerçeklik içinde yaşıyor olabiliriz. Matrix, bu sanal gerçekliğin adı. Yalnızca çok az insan etraftaki nesnelerin ve insanların aslında sanal yani gerçek olmadığını fark edebilir ve bunu fark ettiği anda, eskiden önemli olan her şey değerini kaybeder. Gerçek dünya zor, sıkıcı ve ölümcüldür, bu nedenle Matrix’i kabul etmek insanlar için daha kolaydır. Zoru seçenler ise her an ölmeyi göze alanlardır.

Filmde bolca hristiyanlık kavramlarına başvurulur, yani Morpheus, Trinity, Neo gibi isimlerin yanı sıra filmde kullanılan hemen hemen tüm isimlerin ya Hristiyanlıkta ya Budizmde ya da ezoterik bilimlerde karşılığı vardır. Bu nedenle ne kadar çok izlenirse o kadar beğenilir. Ben şahsen 5 kez izlemişimdir (yalnızca birincisini, diğerlerini birkaç kez izledim)

Filmin görüntü kalitesi, kamera hareketleri ve Wachowski kardeşlerin muazzam yönetmenliği hep hatırlanacak.

Serinin İkinci Filmi: Matrix Reloaded 2003

Bu film, ilki kadar ilgi görmese de yine de ilk filmin devamı olarak güzeldi. Özellikle kaybolabilen ikizler, muhteşem motosiklet sahneleri, aşırı aksiyon ile keyifliydi. Felsefe hala devam ediyordu ama bu filmde, artık ticari kaygıların olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz. Zaten o kadar tantana koparmış ilk filmden sonra, bu filmin aldığı IMDB puanından da bu durum anlaşılabiliyor.

Bunlar da İMDB’deki film özetinden:

Neo ve isyancı liderler, 250.000 probun Zion’u keşfedip onu ve onun sakinlerini yok edene kadar 72 saat olduğunu tahmin ediyorlar. Bu sırada Neo, Kutsal Üçleme’yi hayallerindeki karanlık bir kaderden nasıl kurtaracağına karar vermelidir.

Serinin Son Filmi: Matrix Revolutions 2003

İkinci film ve üçüncü film arka arkaya geldi. İkinci filmde beklenti o kadar yüksekti ki, hepimiz sinemalara koştuk ama ikinci filmi gördükten sonra üçüncü filmin internete düşmesini bekledik, diyebilirim.

Bunlar da İMDB’deki film özetinden:

Zion’un insan kenti, makinelerin muazzam istilalarına karşı kendini savunduğu sırada, Neo savaşı başka bir cephede sona erdirirken, aynı zamanda haydut Ajan Smith’e karşı çıkıyor.

Son film sıkıcı gelebilir ama ilk filmdeki tüm karmaşa bana göre son filmde bitiyor. Daha derin bir felsefe bekliyorsanız ya da makinelerin nasıl düşündüğü, ilk kim tarafından MATRİX’in yaratıldığını falan anlamak istiyorsanız boşuna beklemeyin. İlk filmde başlayan makine-insan savaşı bitiyor, hepsi bu.

İki filmi arka arkaya çıkardılar ama o ilk filmdeki muhteşem yaratıcılık gitmiş, yerine karmaşık bir filmi en iyi nasıl kotarırım düşüncesi gelmiş gibi. Olsun, yine de güzeldi. Onların hikayesi de bu kadarmış.

Keyifli seyirler…..

Boş zamanlarımda kitap okumuyorum, müzik dinlemiyorum, spor yapmıyorum. Et ve balık pişiriyorum, evde kendi kokteyllerimi yapıyorum, film izleyip konsol oyunları oynuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir