Endüstriyel Biralar

Endüstriyel biralar yani bizim marketten aldığımız bilindik markalı ticari biralar, aslında bira kültürünü tam olarak yansıtmıyor. Bira bizim ülkemizde alkol içerdiği için tekel kapsamında denetimle satılsa da dünya genelinde ve biranın çok fazla tüketildiği ülkelerde aslında alkollü içki sınıfında bile değerlendirilmiyor. Biraz garip geliyor ama bu gerçek.

Facebook grubumuza katılırsanız bizlerle fikir alış verişinde bulunabilirsiniz. Bir önceli yazım: Rakı Çeşitleri

Biranın anavatanı olan Anadolu toprakları dışında daha fazla benimsenmesi size garip gelebilir ama biranın anavatanı Anadoludur hatta eski Mısır bile biranın anavatanı denebilir ama Almanya veya Avrupa nın faklı ülkeleri biranın anavatanı değildir. Bira Avrupa nın göçmenidir aslında. Bu yazımda ticari şekliyle yaygınlaşmış ve aslında bizim topraklarımızdan çıkan bira hakkında birşeyler anlatmak istiyorum.

Evde bira yapımı hakkında detaylı bilgi edinmek ve evde kendi biranızı yapmak istiyorsanız tüm detaylara Evde Bira Yapımı başlıklı yazımı bulinküzerinden okumanızı öneriyorum.

Endüstriyel Olmayan Biralar

Bira, fermente içki grubunda yer alır. Bu konuya değindiğim Fermente İçkiler ve Distile İçkiler isimli yazıma bulinküzerinden ulaşıp okuyabilirsiniz. Aslında bira çok basit şekilde hazırlanabilen yöresel bir içecektir. Doğanın ve bitki örtüsünün verdiği özgün dokunuşları malta yansıtarak filtre edilen alkol miktarı düşük içimi oldukça kolay bir içecektir. Bence kımız gibi yöresel bir tattır ama avrupanın baskın kültürüyle tüm dünyaya yayılmış bir lezzettir. Avrupanın baskın kültürünün en olumlu kültürel dirsek teması nedir diye sorsanız bence biranın dünyaya yayılmasıdır.

Böylesi bir kültür dünya çapında bilindik olunca elbette kendine has bir endüstride gelişecektir. Eğer dünyada Türk kültürü egemen olsaydı belkide şu anda market raflarında bira yerine kımız olacaktı. Şanslı coğrafya misali birayı benimseyen baskın kültür coğrafyası göçmen içkisini kendisini gibi satıyor. Yakında baklava yunan tatlısı olabilir çünkü bizim Gaziantep esnafı sadece bize bastırıyor. Global olmak yerine sosyal medyadan anca olmaz diye serzenişte bulunuyorlar. Seslerini biraz daha uluslararası platformlarda gür çıkarmak zor mu geliyor? Bir tepsi baklavayı eksik çıkarın kalan zamanda sesinizi dünyaya duyurmanın yolunu arayın. Eğer siz yapmıyorsanız ben bunun için bir çalışma yapacağım. Bu yazımda buda benim size ahtım olsun.

Endüstriyel olmayan biralar yöresel biralardır. Diyelim benim bir çiftliğim var ve bitki örtüsünde yetişen ne varsa atlarım onları yiyor ve atlarımdan aldığım sütü fernente ediyorum ve içine kendimce küçük dokunuşlar yapıyorum. Bu benim yöresel kımızım oluyor. Endüstriyel olmayan bira üreticiside aynen benim anlattığım gibi yapıyor. İlk yazılarımı yazdığım dönemlerde klasik cümlem vardı, blogumu takip eden 40 kişi bu girişi çok iyi bilir.

Tarih boyunca toplumlar, doğanın onlara verdiği tat, koku ve renkleri yiyecek ve içeceklerinde kullanmışlardır. Doğa kimi coğrafyalara çok da cömert davranmamıştır. Özellikle Avrupa’da meyve çeşitliliği ülkemizden çok daha az olduğu gibi dünyanın bir çok bölgesine göre Avrupa kısır ve verimsiz sayılabilir

Avrupa bitki örtüsü açısında aslında orta asyadan farksız çünkü meyve yok. Meyve vermeyen uzun ağaçla meyve vermeyen bozkırın tat çeşitliliği açsından ne farkı var? Adamların kültürü baskın diye bizim toprağımızdan sevdiği bir tadı kendilerinin milli çıkışı gibi bir algıyla dünyaya satmaları zoruma gidiyor. Bunu yaparken fernataston kabına birkaç çeşit baharat koyunca biranın anavatanı olmuyorsun. Adamlar algıyı biraz daha genişletip birayı her bölge için ayrı tatlarda lanse edince bira tamamen onların oluyor. Adını yöresel ve endüstriyel olmayan bira koyunca işi kılıfına uydurup birayı kendilerine özel gibi dünyaya sunuyorlar. Avrupa seyahatlerimde bunu gördükçe içim içimi yiyor ama nafile adamlar dünyaya kabul ettirmiş ben kabul etmesem kayıpları ne olabilir ki?

Alman Saflık Yasası

Almanlar birayı öyle benimsemiş ve benimsetmiş ki adamların saflık yasası var. Yarın öbür gün yunalılarda bize baklavayı aynen böyle anlatabilir ama bizim Gaziantep tatlıcıları buna tepkiyi doğru veremiyor. Gaziantep tatlısı için verdiğim söze sadık kalarak blogumda bu konuda İngilizce yazımı yazacağım. Gerekirse bu konunun sürekli mücadelecisi olacağım. Baklavacı değilim, baklava fırınım yada baklavacı tanıdığım yok ama bu işin peşini bırakmayacağım. Ben öldükten yüzlerce sene sonra baklavanın ülkemden çıktığının bilinmesi için şimdiden çalışacağım. Bira için bunu yapmayan atalarımız yüzünden biz birayı Alman çıkışlı biliyoruz. Almanlar altın sarısı birayı bile yeni kabullenmişken koyu renkli tahta özlü bira için saflık yasası çıkarmışlar. Peki neden şimdi altın sarısı bizim asıl biramızda alman saflık yasası ibaresi var? Bunun sebebi bizim biramızı bize kendilerinin gibi satmaya çalışmaları.

ALINTI: Alman Saflık Yasası Wikipeia (alıntı ):   “koyu renkli Alman lager biraları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. “Dunkel” Almanca’da koyu ve karanlık gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla dunkel biralar kehribar rengiyle kızılımsı kahverengi arasında koyu bir görünüme sahiptir. Dunkel biralar pürüzsüz malt tatlarıyla bilinirler”. Aynı tanımı sorgulamak isteyenler wikipedia nın sitesine bulinküzerinden erişebilirler.

Endüstriyel Biralar

İlk defa asıl konuyu erteleyip temeli hakkında bu kadar uzun eleştiride bulundum çünkü dünya üzerinde anavatanı dışında bu kadar benimsenen başka bir ürün olamaz (yunanların Gaziantep Baklavası ikinci sırada). Herkesin evinde kendi birasını yapacak zamanı yada imkanı olmadığı için marketten bira alıyor olabilir ama biranın endüstriyel boyutu hakkında bilgi edinmek benim ve benim bogumu takip eden 40 kişinin elbette aklına gelmiştir. Bende aklıma takılan bu hususta elbette araştırma yaparak beni takip eden sınırlı kitlem için bir şeyler derlemek zorundaydım.

Endüstriyel biralar market raflarında gördüğümüz biralar ama bu biraların uluslararası biralardan biraz farkı var. Biz Anadolu insanı olduğumuz için arpanın damağımızda bıraktığı tadı arıyoruz. Biraz daha serinletici olmasını istediğimiz için üreticiler içine pirinç ekliyor. Pirinç ferahlatıcı bir tat veriyor ve şekerli tadı daha da arttırıyor. Gurmeler bunu bir artı değer gibi anlatmaya çalışsa da bence şekerli tat her zaman ayıp gizlemek için kullanılan bir sihirli değneğin ötesine geçemiyor.

Konu Bira Olunca

Konu bira olunca aklıma ergenliğim geliyor. Bayramlarda bizim sadece ahududu likörü içmemize izin verildiği günlerde harçlıklarımızla rakı masası kuramayacağımıza göre yakın arkadaşlarla ya bira alırdık yada şarap. Babamın halası ailenin en büyüğü olduğu için bayramlarda önce onlara giderdik. Tatlı olarak baklavanın yanında sütlaç gelirdi. Çocukluktan çıkıp ergen olunca evin gelini bize gizli gizli ahududu likörü ikram ederdi ama bize yetmezdi. Bizde aldığımız harçlıkla bira içerdik. Biranın birde böyle hatıraları vardır. Sonra eriştik kendi ayaklarımız üzerinde durduk ama bu süreçte öğrencide olduk. Temel besin maddesi olarak bira tükettik. Okul bitip elimiz para görünce bira bize de çoluk çocuk işi gibi gelmeye başladı ama yurtdışına çıktığımızda biranın bu kadar basit olmadığını gördük. Çoğul ifadeler kullanıyorum çünkü bir elimin parmağını geçmeyen bir grup olarak bunları yaşadık ve onların anısınada bir yazı yazacağım. Normalde bir kişiye özel yazı yazmam ama bu insanlar benim hayatımda çok özel bir yere sahip takip eden 40 kişi beni anlayacaktır ve bu kırk kişinin anlayışına sığınıyorum.

Konu bira olunca benim için derin anılar depreşiyor. Yurtdışına benim kadar çok çıkıp yaptığınız araştırmalar sanki yalanmış gibi size empoze edilince sizde benim verdiğim tepkileri elbette verirsiniz. Şimdi Alman kendi birası diye her kasabadan ayrı ayrı bira yapıyor sonra bunu benim ülkeme bira mucidi gibi satıyor ve ben bunu gidip alıyorum. Adam konuyu dahada aşıyor birde üzerine kendi saflık yasasını koyuyor ve ben bunu kendi ulusal biramda görüp adamı takdir ediyorum buda yetmiyor marketten satın aldığım biranın üzerinde bu ibare varsa ulusal biram daha çok satılıyor. Ben biranın nereden geldiğini bilmezsem adam benim toprağımdan çıkan birayı kendi malı gibi bana satar. Bundan bilemem kaç sene sonra baklavayı yunan malı diye yersek şaşırmayın. Konu bira olunca alkollü diye öteleyen bir zihniyet yarın öbür gün  bunu baklava ve çiğköfte için umarım yapmaz. En azından benim torunlarım, dedemin böyle kayıtlı bir platformu varmış, adam çaba sarfetmiş diye başı dik gezebilir. Peki sevgili 40 adet takipçim sen ne yaptın? Ben torunuma yazılı ve kayıtlı bir blog bırakıyorum, 40 kişiye ulaştım. Sen çevrendeki kırk kişiye ulaştın mı? Eğer çevrende 4 kişiye ulaşacak bir projen varsa ben platformumda sana destek için hazırım.

Benimsersek Olur

Bunun adı baklava, kımız yada bira olabilir. Bunun siyasi yada ideolojik değil RNA misli aktarımla olacağını kabullenelim. Fikir yada düşünce kalıtım yoluyla değil yazılı kaynakla aktarılır. Eğer yaızılı kaynağı aktarmazsak sadece şimdiyi yaşarız ama benimseyip yazılı eser bırakırsak bu nesillerce aktarılır. Sümerler taşı oyup yazılı kaynaklar bıraktı ve biz milat yaşadık. Milattan önceki kayaları bu gün hala araştırıp sırlarını soruşturuyoruz çünkü o dönemlerde yazılı kaynağı aktarmak için sadece kaya vardı bu gün internet var. Bu yazıyı belkide bundan binlerce yıl sonra okyanlar benim için taşı oymuş muamelesi yapacaklar ama sümerler döneminde taşa düşüncesini yada verisini kaydeden belki benden daha çok alay konusu oldu.

Bira Avrupa nın meyvesiz kısır topraklarının değil Anadolu nun bereketli topraklarının mahsulüdür. Bundan binlerce yıl sonra bu alfabeyi çözmeye çalışanlara bu günden söylüyorum, bira, cacık ve baklava bizim topraklarımızındır. Binlerce yıl sonrasına aslında gerek yok. Biz bunu benimsersek ve mücadele edebilen bir nesil geliştirirsek zaten biz kazanırız. Hatırlanan elbette biz oluruz çünkü bir konuda çalışan kimse elbette o kazanır. Hatıra her zaman kazanır. Aşık Veysel misali “Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın”. Umarım yine düşüncemi ifade edebilmişimdir ve bu esnada kimseyi kırmamışımdır.      

Boş zamanlarımda kitap okumuyorum, müzik dinlemiyorum, spor yapmıyorum. Et ve balık pişiriyorum, evde kendi kokteyllerimi yapıyorum, film izleyip konsol oyunları oynuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir