Keyifler Yerinde

Keyifler Yerinde benim hobilerimi ve gündemimi anlattığım kişisel blogum. 2018 yılı başında hobi olarak bir blog yazmaya karar verdim ve blogumu açtım. İlk yazımı 20 Temmuz 2018 de yayınladım. Blogumu kendim tasarladım ve hiçbir yazılımcıdan destek almadım. İnternet üzerinden yaptığım araştırmalarla ücretsiz bir tema kullanarak hazırladım. Çok geniş kitlelere ulaşamıyorum, zaten blogumu düzenli takip edip abone olan okur sayısı bu gün itibariyle kırk kişi. Bloguma günlük ziyaretçi sayısı ortalama yüzelli kişi. Bu yazıyı yazdıktan belki yıllar sonra daha geniş kitlelere ulaşıp bu yazıyı okuduğumda, blogum nereden nereye gelmiş derim. Yaşayıp göreceğiz.

Facebook grubumuza katılırsanız bizlerle fikir alış verişinde bulunabilirsiniz.

Kendim Hakkında

Boş zamanlarımda kitap okumuyorum, müzik dinlemiyorum, spor yapmıyorum. Et ve balık pişiriyorum, evde kendi kokteyllerimi yapıyorum, film izleyip konsol oyunları oynuyorum. Bu açıklama tüm yazılarımın sonunda var. Bunlara ek olarak artık Keyifler Yerinde blogunu yazıyorum. Kendim hakkında bu açıklamayı bloguma eklediğimde eşim dönüp bana “ yani öküzün tekiyim diyorsun” dedi. Biraz bozuldum ama gerçeği inkar edecek değilim. Ben gerçekten boş zamanlarımda bunları yapıyorum.

Genelde insanlara boş zamanlarında ne yaptıkları sorulduğunda veya özgeçmişlerinde hobiler kısmına; kitap okuyorum, müzik dinliyorum, spor yapıyorum, film izliyorum gibi sıralamalar yapıyorlar. Okuduğun son üç kitabı ve yazarlarını söyle dediğinizde garip bir ifadeyle yüzünüze bakıyorlar. Hangi tür filmler izliyorsun ya da hangi yönetmenin bakış açısını beğeniyorsun dediğinde ben çok film izliyorum ama yönetmenleri tanımıyorum gibi cevaplar veriyorlar.

Tek İşim Keyifler Yerinde Değil

Benim de bir işim, ailem ve günlük yaşantım var. Bu blog benim işim değil sadece hobim. Günlük yaşantım dışında kalan zamanlarımda kendimi ifade etmek için, hobilerimi anlatmak için ve gündemimde olan konuları paylaşmak için haftada bir defa ya da anlık olarak benim için önemli olan konuları kaleme alıyorum.

Sabah kalkıp işime gidiyorum, akşam eve giderken herkes gibi bakkala uğrayıp yoğurt ve ekmek alıyorum. Bakmakla yükümlü olduğum bir ailem var ve onlara zaman ayırıyorum. Akşam olup herkes yattığında hobilerimle ilgileniyorum. Hobisi olmayan insanların AVM tarzı yerlerde zaman öldürdüklerini düşünüyorum ve neden bu kadar çok AVM var? konulu  bir yazmıştım. Yazıyı okumak isterseniz bu link üzerinden ulaşıp okuyabilirsiniz.

Keyifler Yerinde No Follow

No follow yani blogumda verdiğim linkler arama motorları tarafından dikkate alınmıyor. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz bu link üzerinden araştırma yapabilirsiniz. Yazılarım internette indekslendi ve belirli kelimelerde üst sıralarda çıkıyor. Bunu fark eden bazı satıcılar reklam vermek istiyor. Kimseyi kandırmanın bir anlamı yok, blogumun no follow olduğunu öğrenince bir daha sesleri çıkmıyor

Ürün incelemesi yaptığım yazılarım var ancak no follow bir blogda yayınlandığı için kimsenin işine yaramıyor. No follow olduğunu bilmeden bana numune gönderip ineleme yazısı yazmamı isteyenlere blog no follow, incelememi istediğiniz ürünün resmi belgelerini numuneyle birlikte rica ediyorum dediğimde bir daha ses çıkmıyor. Blogum ticari değil, benim bloğumdan para kazanmak gibi bir amacım yok. Bu blogu zaten binlerce kişi takip etmiyor. Bunun farkına varanlar geldikleri hızla uzaklaşıyorlar.

Blogumu Ziyaret Edenler

Keyifler Yerinde yi ziyaret edenler okuyarak anlayan ve araştırarak sorgulayanlar. Zaten benim amacımda bu sınırlı kitleyle diyaloğa girmek. Bloguma kayıt olup düzenli takip eden okur sayısı kırk, günlük ziyaretçi sayısı ortalama yüzelli. Günümüz gençlerinin okumayı ve okuyarak araştırmayı zaman kaybı olarak gördüğünü düşünüyorum. Genç kesim daha çok video izliyor ve sosyal medya üzerinden görüntü paylaşanlara odaklanıyor. Halbuki okuyarak, sorgulayarak ve kişisel çabasıyla araştırma yaparak öğrenseler kişisel gelişimlerine ne kadar büyük katkı sağlayacağını bilmiyorlar.

Aklına takılan bir konuda internete bir şeyler yazanlar bloguma ulaştıklarında eğer okuyarak öğrenmeyi tercih ediyorsa blogumu takip ediyor ancak günümüz gençliğinin bakış açısına sahipse burada çok yazı var deyip hemen çıkıyorlar. Bir blogunuz varsa bazı analitik veriler otomotik olarak sizin önünüze geliyor. Bloguma girip sadece yazı olduğunu görenler hemen çıkıyor, hemen çıkanların oranı belki inanmazsınız %87 yani bloguma giren her yüz kişinin seksenyedi kişisi hemen çıkıyor sadece onüç kişisi blogumu okuyor. Yazılarım özgün olduğu için internette indeksleniyor, aranan bazı kelimelerde üst sıralarda çıkıyor. Ticaret yapan belli bir kesimin dikkatini çekiyor. No follow ve hemen çıkma oranını söyleyince daha öncede söylediğim gibi bir daha ses çıkmıyor.

Böyle Mutluyum Ama Birazda Üzgünüm

Blogumu takip edenler soru soruyor, yorum yapıyor, fikir alışverişinde bulunuyor ve deneyimlerini paylaşıyor. İletişim son derece saygın ve seviyeli. Sosyal medya mecralarındaki gibi belden aşağı laflar, birbirine birşeyler satmak isteyenler, bilgisi olmadan her konuda fikri olanlar ve bilgiyi sorgulamayanlar benim kişisel platformuma gelmiyor. Hatalarından ders çıkarmayı bilmeyen, özür dilemekten aciz ve teşekkür etmeyi eksiklik olarak görenler derseniz işte onlar uğramıyor bile. Benim editörüm yok, amatörce blog yazıyorum. Editörlüğümü blogu takip edenler yapıyor. Hatalarımı bulup düzeltmem için bana destek oluyorlar. Bu konuda yazı bile yazdım. Yapıcı yorumlar isimli yazıma blogum üzerinden ulaşabilirsiniz.  

Aslında mutluyum dediğim kitleye baktığımda toplumumuz içinde ne kadar sınırlı bir kesim olduğunu fark ediyorum ve gelecek nesil için çok üzülüyorum. Bu durum sadece bizim toplumumuz için değil aslında tüm dünyada böyle. İşim gereği sürekli yurtdışı seyahatlerim oluyor, gittiğim ülkelerdede durum aslında çok farklı değil. Dünya yozlaşıyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum. İngeltere nin en büyük sorunlarından biri çocuk yaştaki gençlerin evlilik dışı dünyaya gelen bebekleri olduğunu biliyor muydunuz? Hindistan dünyanın en fazla bilim insanı sayısına sahip olduğu gibi dünyada en çok okuma yazma bilmeyen nüfusuna sahip ve bu kitle giderek büyüyor. Sadece ülkemiz değil bütün dünyada durum aynı.     

Idiocracy

Idiocracy 2006 yapımı bir film. Yazarı ve yönetmeni  Beavis ve Butt-Head Do America dan tanıdığımız Mike Judge. 1990 lı yıllarda MTV yi sürekli izlerdim ve  Beavis ve Butt-Head aralarda çıkardı. Yetişkin içerikli, biraz kara mizah denilebilecek ve Amerikan toplumunun yozlaşmasını konu alan bir çizgifilm gibiydi. Mike Judge daha o dönemlerden Idiocracy tarzı bir çalışma yapacağının sinyallerini veriyormuş meğerse.

Idiocracy filmi düşük bütçeli, özel efektleri olmayan, milyon dolarlık yıldızların rol almadığı bir film olmasına rağmen IMDB de beklentinin üzerinde bir puan aldı.

Filmi izlettiren aslında konusu. Kısaca filmin konusunu anlatmak istiyorum. Amerikan ordusunda pasif görev yapan bir askerle bir hayat kadını, yapılan bir deneyde denek olarak kullanılır. Bu deney bir uyutma projesidir. Proje askıya alınır ve uyutulan iki kişi 500 yıl sonra uyanır. 500 yıl sonranın amerikasında insanlar aptallaşmıştır, herkesin argo konuştuğu, tarımın enerji içeceğiyle yapılmaya çalışıldığı ve ekonominin çökme noktasında olduğu bir Amerika. Günümüz koşullarında vasat zeka seviyesine sahip bu iki kişi 500 yıl sonranın en zeki insanları olarak uyanıyorlar. Filmi izlemenizi öneriyorum. Filmde toplumun kademeli olarak nasıl aptallaştığı ve bu süreçte geçilen aşamalara yer veriliyor. Bu günden 500 yıl sonrasını hesaplamamız mümkün değil. Mike Judge Idiocracy filminde tarzını tam olarak yansıtmış ve bence gerekli mesajı vermiş. Gelecek nesil için bir şeyler yapmaya çalışalım. Gençlerin çaresizlik içinde yozlaşmasını izlemek beni gerçekten çok üzüyor

Yapmıyorum Dediklerim

Kitap okumuyorum, müzik dinlemiyorum ve spor yapmıyorum. Bunlar şu anda doğru ancak gençlik yıllarımda yakından takip ettiğim yazarlar vardı. Özellikle kişisel gelişim ve psikoloji üzerine yazılmış kitaplara ilgim çok büyüktü. Robert Cialdini, Alain De Botton ve Mustafa Merter in eserleri benim için çok değerlidir. Diğer taraftan Tanju Okan dinlemeye bayılırdım, evlenmeden önce ve oğlum dünyaya gelene kadar evimin bir odası spor salonuydu ve profesyonel spor aletleri kullanırdım.

Oğlum doğunca spor odamı çocuk odasına dönüştürmek zorunda kaldım ve tüm spor aletlerimi bir spor lisesine bağışladım. Daha öncelerde ilgilendiğim konuları sanki hayatımın her döneminde varmış gibi anlatmak bana dürüstlük gibi gelmiyor. Tanju Okan nın bendeki yeri gerçekten çok özeldir. Tanju Okan anısına bir yazı yazmayı çok uzun zamandır düşünüyorum ama nereden başlayacağımı hala bilmiyorum. Tanju Okan gibi bir değer hakkında yazı yazarken kelimelerin titizlikle seçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Araştırmak

Etrafınızda yirmi yaş altı gençlere sorun bakalım kaçı bir konu üzerinde araştırma yapmak için kütüphaneye gitmiş. İnternet arama motorları var, artık kütüphaneye gerek yok diye düşünebilirsiniz ama arama motorları bilgiyi değil bilginin kaynağını gösterir.

Özellikle tez yazanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır. Ulusal tez merkezine internet üzerinden ulaşabilirsiniz, yazılmış tezleri okuyabilirsiniz ancak tezlerde kaynak gösterilen bilgi kaynağına ulaşamazsınız. Benim blogum, yazdığım konularda bilginin kaynağı değil ama elimden geldiğince detaylı ve özet bilgiler paylaşmaya çalışıyorum. Henüz benim blogumu üzerinden dahi ilgi duyduğu konuları okumaktan sıkılan kitlenin gidip aynı konular üzerinde araştırma yapacağını düşünmüyorum.

Keyifler Yerinde Aynen Devam Edecek

Keyifler Yerinde blogu çok geniş kitlelere hitap etmese de ben yazmaya devam edeceğim. Umarım blogumu takip edenlere yaptıkları araştırmalarda ve denemelerinde yardımcı olabilirim.    

Boş zamanlarımda kitap okumuyorum, müzik dinlemiyorum, spor yapmıyorum. Et ve balık pişiriyorum, evde kendi kokteyllerimi yapıyorum, film izleyip konsol oyunları oynuyorum.

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir